Dükkkân daha yeni… Çok bir şeyimiz yok yani içinde. Açılış malı bile alamadan atladık deryaya… “Derya ne?” mi? Hoppala! Ya hani çirkince bir kız vardı ya kendini, “Yalan Rüzgârının” akıllısı sanan? İşte o! Şimdi çaktı köfteyi? Yok ya saçmalamayın! Bir de babalık davası yemeyelim, şimdi.
Derya başka şey oğlum! Senin anlayacağın, “deniz” gibi bir şey… Hani içine “Ahohork, gohohork!” diye kahkoho atarak atladığın, böyle balina gibi suyunu foşurdatmazsan şöhret olamayacağını sandığın, şu, rengi boksuz sahillerde maviye çalan, tuzlu, büyük su birikintisi var ya… Tamam be oğlum, senin kahraman mezrandaki göletlerden az daha büyük.. Ahan da işte o!
Diyordum ya blog iki memlekette çok seviliyor diye… Onlardan biri de Alamanya. Almanya’dan sadık okurumuzu Hans Köninger, gecenin bir yarısı uyanıp karısı Helga Yenge’den çay istemiş, bunun üzerine yeng’anım “ Hans! Gözü kör olmayasaıca! Gecenin bir âlemi çay mı içilir, güzelim Münih biramız dururken… Bak Yurgen Enişte ne güzle iki fıçı yollamış köyden, onu niye içmiyorsun yahu?” demiş…
O da “Yahu ne yapayım? Türkiye’den manyağın biri komilik komilik şeyler yazıyor, çok gülüyorum, okuyunca pek güzle uyuyorum. Ayrıca cildimi de gençleştiriyor…”
“Alman komiklerinin köküne kıran mı girdi herif? Ay bir elin komiği kaldıydı eve taşımadığımız yani!”
Bunun üzerine Hans Abi , bizim blogu yeng’anıma okumuş. Artık kaça okuttuğunu, o bilir. Yenge bakmış, bakmış, bakmış… “Bu mudur?” demiş. O da “Daha ne olsun?” demiş. Bunun üzerine mahalledeki biracılar arasında da bizim reklamımız yapar olmuş. İnşaattan falan ne kadar arkadaşı varsa tükândan bahsetmiş. Olay bu!
Yoksa bizim Kreuzberg’teki Türk Pazarı’nda parşömen, broşür, nohutlu pilav, kömür, bulgur, buzdolabı falan dağıttığımız yok!
Neyse ya.. Bu gün de bizim motorun istiap haddi tıkandı. “İstiap” deyince sevgili “hububat nation”, senin de idrak kanallarının tıkandığının farkındayım da ne yapayım? Şimdilerde “Men dak duk, dön backine iyi look!” modası var ya..
Çok kültürlüyüz biz canım! Zaten komşum İngiliz, bakkalım Fransız! Her tükânda ayrı dil konuşuyoruz. Ellişer kelime neyimize yetmiyor? Sokağın başında Belçika bölgesi var, oradan geçerken “Ya Vohl!” diyorum, oranın bekçisi Flamanmış, meğersem… İşte böyle benim sevgili kömürobur karbonifer milletim! Çok seviyom ben sizi. Şimdi tarkmayan, bi şeyler dinleyelim bakalım.. Mı? Ne diyonuz?
Heppi christmas nation! Obbbaaa! Takkenin üstüne bir kırmızı külah, oldu sana kültürel çokulculuk be oğlum! Üzüm yiyip sarhoş olursun, sen nasıl olsa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder