http://www.1v1y.com

9 Aralık 2011 Cuma

DüşünMEEE!

Ev taşımak bana göre değil.
Organizasyon sıfır, zamanlama sıfır nokta beş… Dağınıklık on üzerinden bir milyon!
Tabanlarım ağrıyor, kafam ağrımıyor… Bu durumda, zaten en az kullandığım organ gayet rahat!
Tayvan’da köpek bokunu  sokaktan temizleyenlere piyango bileti dağıtılıyormuş. Ya kardeşim niye cüzi bir miktar sıcak para değil de ümit dağıtıyorsun? Bizim memlekette yapsan var yaMP binasının yanına yaklaşamazsın. Hayır kalabalıktan değil bok kokusundan…
Sıfırcı dış ilişkiler bakanımız “Suriye’nin PKK kozunu kullanacağını sanmadığını” söylemiş. Tabii canım, adam bizim keyfimizin kâhyası, ne söylersek onu yapar.
Ay gene siyaset yaptık ne kaka! Tu kaka! Tö kaka! Hayır şimdi “kak” mıydı kek miydi bi şey vardı ya sıfırcı Davut hoca söyleyip duruyordu, birilerine sarılıp o manada…
Çok politik oldum ya ayy iğrenç!
Politika pişirilip yenecek zıkkım değil. Çiğ yenince de mide bozukluğu yapıyor…
Gazetelere bakıyorum, dalga geçecek bi’ şey bulamıyorum ya. Her şey harbiden çok ciddi. Sonra zaten bi habere yorum yapacaksın, başın derde girecek… Girer mi girer. Yani dert dediğin de her kafaya uygun, gevşek bir şey… Rahatlıkla kafanı içine sokabiliyorsun.
Parmağımın arasında bir nasıl var” diyor hasta… Üstelik de azmış! Azıyor bu nasırlar! Eski nasırlar böyle miydi ya? El öper, hatır sorarlardı. Pardon ya bu “nasıl”mış…
“Nasıl”lar da başa belâ. Düşünmeyince geçiyor ama düşünmeyince de olmuyor. Aslında düşenmemek üşenmek lâzım. “Düşenmek”ne ya?
Kanaatimce şöyle bir şey. Meselâ it enikleri sana sövüyor, ellerine ne geçerse kafana atıyor, sen de  Bunlar ne yapıyor yahu?” diye düşünmek yerine üşenip gidip defter-i civanıma, arz-ı hal ediyorsun. Benim için de yaz: “ Beş kilo tam buğday unu, beş kilo toz şeker, beş kilo baklavalık un, sızma zeytinyağı,  bir kilo yarım yağlı peynir, beş ton kömür, bir tane son model tam otomatik çamaşır makinesi…
“Arz- hal” dedim de..Çok Osmanlıca oldu beah! Ama malûm yeni Osmanlıyız ya biz; Muhteşem Sülü kadar Osmanlı, Hürrişko kadar işveli ve zeki, “katar kutar ben seni, şeker katar ben seni” hesabı arabik ve Gül ağa kadar düdüğüz.
Şimdi, benim kömür kazanı  gibi ateşli zekâlı, manda kursaklı- höyük iştahlı, Convers ayakkabılı cannişkolarım! Kafanızı sıkı sıkı örterseniz zekânız kaçmaz, beyniniz sarsılmaz, merakınız boğulur. Böylece zopaya gerek kalmadan güdülebilirsiniz.
Arz-ı hal defterinizin sonuna aynı imzayı atın ki sonradan bi durum olmasın yane… Nasıl olsa hepiniz üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yazabiliyorsunuz, imzayı da şöyle atın: “Meee!”
Tarkan'ımız markanımız kalmadı, beük müdür nedür, ondan da yok, Begüm falan zaten hiç yok... Bununla idare edin:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder