Geçen gün komşuya gittim. “Sizin
Gülent abi nasıl bu kadar iyi ağlıyor?” diye sordum.
Hacıkadem’de bir hastane varmış
SGK ile anlaşmalıymış. Sonracıma…
Bu hastaneye gidince burnuna bir halka takıyorlarmış, bir de totoşa.
Şimdi kalktın meselâ kooperatif
genel kurulunda konuşma yapman lâzım.
Baktın aklı evvel bazı salaklar
konuşmayı yemiyor di mi?
Derhal burundaki halkaya
basıyorsun. O da totoş-u fevkalâdedeki
sfinkterlerin ağa babasına “Abi
senin durum-u vaziyet keloş. Haberin olsun senin nanay-i dübürüne acılı çiğ köfte ekstresi sürüyorlar!”
diyor. Eh bu mesajı alan totoş, gözlere
nasıl “Ağlayın lan!” demesin? Anında
adamı örgütten dışlarlar. Sonra artık hemoroid olarak mı kolit ağrısı olarak mı
hayata devam edersiniz bilemem.
Gözler “Ulan madem dübür-ü
fevkalâde alev alev yanmaktadır bize de yalamak düşer diyerek başlıyor sulanmaya…”
Olayın mekanizması bu! Ha bu kadar yalamaya duygulanmayan hıyar evlâdı varsa
onları da artık ilgili bostana yollayıp
karış sürecinde yerel kaşıyış birimlerince duygulandırıcan; her karış küreğini de ben mi
sana tanımlayayım hacı emmi?
Hayır ben de tezcanecinin yalancısıyım. Geçen gün kahvede
Tasımkaşalı gerikanlının konuşmasını
dinliyoruz kahvede… O sırada okeye beşinci arıyoruz. Okeye beşinci nasıl
oluyor? O kadarını ben de tam bilmiyorum. Ama konuyla ilgilenen mimar
arkadaşlar, mabadın kemerinde çatlak olursa tamamlamak için beşincinin yedekten listeye sokulabileceğini söylediler. Eğer kapı kolu uyumsuzsa, gözlüğü
değiştiriyorsun. Yarısı yeşil gözlük alıyorsun gören çevreci sansın.
Gene tamamlayamıyorsun ya 3 yüz
kelimeyi abi? Nasıl edicez? Belki Ammar ile Rubeyba’ya sorarız?
-
Ya Ammar!
-
Söyle Rubeyba-i gül-ü zükumetim!
-
Ay hep böyle güzle şeyler söylüyorsun türbanımın
ucu titriyor, bak…
-
Senin o marka türbanına kurban olurum Rubeyba’m!
-
Ay Ammar! Çok yaramazsın sen!
-
Sen iste Karamazof bile olurum Rubeyba’m!
-
Bu gene polisiklik nükleik asit gibi mi
konuşuyor Ammar?
-
Onun bütün sikluslarının enzimatik
katalizasyonlarını inhibe ederim senin için Rubeyba’m!
-
Et Ammar! Zaten onun yüzünden gezemiyorum şöyle
kapalı kapalı.
-
Ya değil mi ya Rubeyba’m? Gezide karışçı
kardeşlerimizle şöyle ağız tadıyla bir palalı pide kesemedik… İçimde hâlâ bir
uktedir, böhhhü-yül azim! Böhhhü!
-
Ay öyle deme Ammar! İçinin neresinde bir patoloğa mı baktırsak kitle mi
nedir? Yanlış yerinde çıkmasın da…
-
Yok yok
sordum ben bizim karting teşkilâtına, yüzde ellilik halis munis bir kitleymiş, dübr-ü şahaneye yerleşmiş, rezidans gibi gidesi
değilmiş. “Hiç bıçak altına yatmayın, darbe marbe alır maazallah def-i hacet
ederken acıtır sonra…” dediler,
elletmedim.
-
Ay geçmiş olsun Ammar! Öpsem?
-
Anlamadın sen onu Rubeyba’m… Öpeceğin yerde değil
ama fena fikir de değil hani…
-
Ay böyle akıllı akıllı konuştun mu arkadaşlarımı
da getiresim geliyor Ammar… Çok şey oluyorum… Ay ateş basıyor…
-
Valla mı kız? Getir tabii canım!
-
Hemen de atlama!
-
Yok atlamam da ben bi şeye gidip şey ediyim, bir
ağrı saplandı.
-
Ay git Ammar, ağrımasın nerense… Kıyamam…
-
Mahvettin beni Rubeyba, oy oy oy!
Tarkmayan, sarkmayan şarkılarla gene beraberiz annem! Ahan da size süper bir Rus grubu:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder