Memleket ahvali üzerine yazsam
kırtasiyeciler birliği kızacak. Şimdi ekranda “Survivor” var.Nasıl bir
kahramanlık, nasıl bir ataklık, nasıl bir cabbarlık, Aman Allah’ım!
Çoraplar da kokuyor zaten öööf
öf!
Bundan sonra “Caz yapma!”
deyimini yasaklıyorum hacı! Cazcıları küçük mü görüyorsun sen bacı? Bluesu mu
kayırıyorsun bana? Neworleanslıyık hemşerim sapına kadar. Fransız Mahallesi’nden
sağa döndün nüydü bizim sokak aha oradaydı. Yalanım varsa Allah belânı versin!
Kürek ilerliyor. Artık sapı uzun
olduğundan mıdır, nereye nasıl sığdırılacağı bilinmediğinden midir memleketin
hafriyat atıkları biriktikçe birikiyor.
Marmelatı beş kuruş istemeden
teslim ediyoruz abi. Bundan sonra torospu çocuğuna bebek tatili denmeyecekmiş. “Hz.
Dönderlik” diyeceğiz herhalde. Bunun illâ ki
cüce tinimizde bir yeri vardır ama
metazorik alengirasyonlarla zulemaya soracağız.
Konuyla ilgili Ammarla Rubeyba’nın
fikrini alalım dedik, “fik” kısmını fiktif
bir yazara kiralamışlar, “ir”
kısmını küreğe aykırı bulduklarından
gergenekona yapıştırmışlar.
-
Ya Ammar!
-
Buyur
Rubeyba’m!
-
Bu gene polikoptik mi yaptı?
-
Ne
haddine?! Yeleli domokraside alırız paçasını aşağı!
-
Ay ne argo konuşuyorsun sen öyle Ammar?
Yakışıyor mu hiç sana?
-
Ah nur-u
zulzulet-ül barbunyam,affet! Darapçasını bilsem söylemezmiydim?
-
Ay valla ne kadar haklısın Ammar! Türkçe mi ne
şu dile de gıcık oluyorum. Adını değiştirsek “Devletçe” falan yapsak ya?
-
Sen iste
ben neyin adını değiştirmem ki?
-
Neyin?
-
Artık ona “Ne”
demeyiz. “Nu” deriz.
-
Der miyiz?
-
Sen den
kıymetli mi? Cümbürcemaatte lâfımız geçer, söyleriz bükümbet yarın değiştirir.
-
Aysen çok şekersin Ammar!
-
Şeker
sensin yavrummmmmmmmm